14 Eylül 2009 Pazartesi

Kül ve Ateş, yoksa Asi’nin külünden yeni bir ateş mi?

Sanırım bu akşam yeni bir dizi başlayacak Kanal D’de. Kül ve Ateş. Çoktandır bildiğimiz hatta uğruna Asi dizisinin apar topar bitirildiği dizi.
Henüz izlemediğimiz için kesin bir fikrimiz oluşmuş değil dizi hakkında ama edindiğimiz fikirler var elbette Kül ve Ateş üzerine. Benim ilk izlenimim, Asi dizisini apar topa bitiren yani 71. bölümden sonrasını yakan yapımcı bu küllerden yeni bir ateş yakmak için bir uğraşı içinde. Bu yeni ateş, yeni dizi Kül ve Ateş. Pazartesi günleri yayınlanacakmış.
Pazartesi akşamları izlemeye alıştığım ve kayınvalidemin tüm atalarının geçmişinin yaşandığı, babası dışındaki tüm büyüklerinin ora topraklarında yattığı Makedonya’da, Üsküp’te çekilen Elveda Rumeli dizisinden sırf bu dizi için vazgeçebilir miyim bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü daha gazete sayfalarında diziden bahseden yazıları süsleyen resimler ve bir öntanıtım bana sanki bir tekrarı izliyorum hissini şiddetle duyumsattı. Neyin tekrarı mı? Bu dizi için bitirilen Asi’nin tekrarı. Tekrarların ya da kopyaların ne kadar tat vereceğini bana hep hatırlatan bir yaşanmış öykü vardır;
Benim mini mini çocukluğumun ve daha sonrasının bir şarkıcısı vardı. Efendi sanatçı diye bilinen bir sanatçı. Ömür Göksel. Onun bir Amerika macerası olmuş. Bunu televizyonda anlatmıştı. Çocuktum ama anlatılan anı, bir çocuğu bile etkileyecek kadar anlamlı olduğu için Ömür Göksel’in o anısını hiç unutmam. Ömür Göksel Amerika’da devam etmek istemiş sanat merdivenlerini tırmanmaya. Kendini tanıtacak, sesini ispatlayacak, dünya çapında bir yıldız olma ümidinin gerçekleştiğini görecek. Bunun için kapıları çalmış. Onlar da sahneye çıkarmışlar sanatını sergilemesi için, sesi ve performansı hakkında kanaat edinmek için, sınav mahiyetinde. Ömür Göksel yanılmıyorsam Tom Jones ya da Frank Sinatra’dan söyleyerek onları ne kadar iyi taklit edebilen bir yetenek olduğunu göstermeye çalışmış. Amerikalılar onu dinlemişler. Kendisine “Evet çok iyi söylüyorsun Tom Jones gibi, belki ondan da iyi Tom Jones’sun ama bizim elimizde zaten bir tane Tom Jones var, sen nasılsın, kendin gibi olduğun zaman tarzın ne, nasıl oluyorsun?” diye sorunca Ömür Göksel o sıralarda bizde modanın kendi gibi olmak değil de Tom Jones ya da Frank Sinatra izdüşümü olmak olduğu için bir şey diyememiş. Bana kalırsa teşekkür etmeliydi, böyle bir ders her zaman alınmaz. O çok önemli bir ders almış olmalı bu girişimi sonucu hayattan.
Gelelim ‘Asi’ ile ‘Kül ve Ateş’’e. Bazı sahneler var öntanıtımda ya da resimlerde. Mesela bir ağaç ev sahnesi var. O ağaç ev Asigiller’in son bölümde altında el salladığı ağaç ev değil mi? Eğer oysa bizim dizimiz ile bize bir başka dizinin reklamı seyrettirilmiş olmalı ki bizler Asi seyircisi olarak dizi uzasın taleplerindeyken bize hem uğruna Asi’nin çok acemice bitirilmesinin gerçekleştirildiği hem de Asi için televizyona kilitlenmiş seyirciye planlı olarak bir sonraki dizi için hazırlanmış ağaç ev altından Asigiller’e el sallatarak sonraki dizinin bir nevi reklamını yapmayı ben güzel bir tavır olarak göremem. Ayrıca iş yeri olarak kullanılan mekan, yine Demir’in şirketinin odası değil mi? İç döşemede ve mimaride bir takım değişiklikler, boyamalar, yapı malzemelerinden yararlanmalarda bulunulmuş ama aynı mekan. Aynı enlem boylam, frekans, metrekare, ışık, aynı köşede masa. Eeee, aynı mekanlara yine para ödenecek idiyse neden Asi sürmedi sorusu akla geliyor. Asi dizisinin bir takım sebepler nedeniyle ille de bitmesi gerektiyse de bize en azından iş yeri olarak başka bir mekan sunmaları çok hoş olurdu zira biz o mekanda Demir’i, Kerim’i, Asi’yi hatta Zafer’i görmeye alıştık ve yine onları arayacağız. Sanki sahnenin bir yerinde Demir çıkagelecek ve kendi koltuğunda oturan oyuncuya oradan kalkmasını ve buranın kendi işyeri olduğunu söyleyiverecekmiş gibi geliyor akıllara. Sanırım hikayenin yine bir hırsızlık ithamı ile iftiraya uğrayan kişinin kırıklıklar içinde, kalbi parçalanmış ve öfke dolmuş olarak memleketini ve sevdiğini terki sonra sevdiğinin artık farklı bir safta yer alan, düşman demeye dilim varmıyor, ailesinin de yaşadığı sılaya dönüşü üzerine kurulmasından, uzun saçların bukleler ile omuzlardan döküldüğü , benim de çok beğendiğim, saç modellerine kadar epeyce benzerlik ile karşılaşacağız. Giysiler ise yine çok şık ve özgün olacak gibi. Ayrıca Serhat Tutumluer de çok başarılı e değerli bir tiyatrocu. Ama Ömür Göksel’in anısını da hep hatırlayacağız. Elimizde zaten bir tane var bu konular ve nakışlar üzerinde yapılandırılmış özgün dizi, Asi. Daha güzeli olsa bile yeni dizi, taklit olarak kalacaksa yazık olur. Sanki öyle gibi de gözüküyor. Haftanın son günü yayınlanan Asi’nin tersine haftanın ilk günü yayınlanması, eğer varsa ki kuvvetle var gözüküyor bu tekrarları görmemizi engellemeyecek. Asi yine tersine akıyor.
ACEMIDEMIRCI

4 yorum:

  1. Merhabalar,diyesen oldu bU defa,Asemidemircim,yene tokdurmusen,ne guzel,yazdiklarini okumak ne hosh.Kui ve ATESI IZLEDIM,CU NE YA yenemi Antakya,sasirdim valah,seNinle bende razi,eyer dizi cekiLesiydise neden ASIni HIZLI bitirdiler. BEN hep sinir oldum,bana oyle geliyorduki simdi kimse gelecek illahda Kenani gorunce,diyesen bu diziye bakamiycam.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar Yuliacım,
    Artık seni buralarda görebilmekten çok memnunum. Nihayet. Ben de bazen senin yaşadığın sorunların yani problemlerin benzerini yaşıyorum. Buradan sitemize girebiliyorum ama akşam evden asiesintilere giremedim. İngilizce bir uyarı çıkıyor sayfayı açamıyor diye, Google, Yahoo Safari ve Mozzilla arama motorları ile bile denedim hani körün taşı hesabı değerse diye. Hesap tutmadı, taş değmedi. Bir sıkıntı var besbelli. Asi dizisine de aynı yazımı gönderdim, buraya ulaşamayanlara ulaşmak için ve yazının öncesinde bir girişim var. Onu da buraya ekleyeceğim. Çünkü yazılacak herşeyi yazdım bu girişte. Ömer ve Demir adı bile birbiri ile ses uyumlu ve çağrışım halinde, serveti karanlık bir kaynaktan gelen Cemal Ağa gibi burada da aslında hırsızlığı yapan ve Duygu'yu elinden kaçırmak istemeyen Cemal'in servetinin karanlık kökleri, Ömer'in çalmadığı halde çalmakla itham edilerek iftiraya uğramamasına sebep olan ve besbelli ki Cemal tarafından gerçekleştirilmiş olan hırsızlık vakası. Yine esas kızın çevresinde yer alan bir Cemal, çok zengin ama bu zenginlik meşru yollardan edinilmemiş. Daha ne benzerlikler var ki bunlar sadece yarım yamalak izlenilebilen ilk bölümden edinilen aynilikler sıralamasında yer alıyor. Üstelik bir de ben diziyi tamamıyla izlemedim, bu yüzden atladığım başka aynilikler de mevcut olabilir. Ara ara seyredebildim. Türkiye-sırbıstan basketbol milli maçı ya da Elveda Rumeli'den arta kalan zamanlarda. Reklamlarda ya da aralarda. O bile yetti.
    Asi resmi sitesine gönderdiğim yazımı ikinci bir ileti olarak göndereceğim çünkü karakter sınırını aşıyor uzunlukta oluyor ileti, eğer bölmezsem.
    ACEMIDEMIRCI

    YanıtlaSil
  3. Asi resmi sitesinde giriş yazım;
    Merhabalar,
    Hep yazdım, başlık bile açtım; Asi mayasının çalındığı yeni diziler beklemekte olduğumuza dair. Bu arada cümlelerimde 'özgün diziler' tanımlaması da vardı. Özgün yani tamamen kendine has, izlenim, etkileşim, esin, kabaca taklit olmayan ve yepyeni ama tema aynı, kır, çiftlik, has gönden çizmeler, eyer takımları, çantalar, taş oymacılığın alabildiğine sergilendiği mimari, tarihin izleri, kalıntılar hep olsun isterim her zaman ve bunu da biteviye, usanmadan, alabildiğine yazdım.
    Kül ve Ateş anlatıla anlatıla bitirilemedi. Biz de bekledik sabırsızca. Asi gibi nihayet sonunda bulabildiğimiz demi, tavı taşıyan, renkte bir dizi de üstelik bu dizi uğruna hiç edilmişti, acemilikler içinde dalya bile demeden yakılmıştı. Kül ve Ateş'i beklemenin ve daha ilk bölüme bir kaç bakıştan ardından tıpkı bende bıraktığı izlenim gibi izlenimleri okuduğum için aslında bir kaç bölüm daha bekleyip yazmayı düşünmeme rağmen ilk bölümde bizim sitemizde yazdım. Hani bahsettiğimiz, asicanlara ait esintiler olan site. Bir kaç bölüm daha beklemek isterdim çünkü bu diziyi tamamen izlemedim, Sırbistan-Türkiye basketbol milli maçını izledim daha çok ve Elveda Rumeli'yi. Arada da bu diziye baktım ama kısa bakışlar bile çarpıcı etklere sahip olabiliyor. Yine bir husumet tıpkı ailesinin uğradığı felaketlerde tamamen Kozcuoğluları'nın payı olduğunu düşünen ve onlardan intikam almak isteyen Demir gibi, haksızlığa, iftiraya uğrayan bir gencecik yürek tuıpkı Demir'in teyzesinin uğradığı iftira gibi, annesinin başına gelenler gibi, bu iftira sonrasında terk tıpkı Demirgiller gibi, geri dönüş ama zenginlik içinde bir dönüş tıpkı Demir'in geri dönüşü gibi o yanında Kerem ile dönmüştü buradaki Ömer ki adı bile Demir ile ses uyumu taşıyor, Ömer yanında "Abi" diyen biri ile dönüyor , yine kaynağı karanlık bir servet tıpkı Cemal Ağa'nınki ya da Süheyla Hanım'ın eşi Mahmut'unki gibi, yine çalmadığı bir şeyle itham edilerek iftitaya uğrayan ve hayatı çalınan bir genç yüreği intikam ve geçmişin hesaplaşması ateşiyle iftira atan ailenin elinden herşeyini almak tutkusu ile dolu tıpkı Demir'in Asigiller'in çiftliğini alması gibi, yine bir otel tıpkı Defne'nin oteli gibi, yine aslında hiç bir duygusal yakınlık tanınmayan ama inat için yaklaşılan biri tıpkı Asi'deki akraba mühendis çocuk Kenan gibi, burada da muhtemel hırsızlığıı yapan ve o hırsızlık ile şimdi servet sahibi olan Cemal gibi ki adı da servetinin kaynağı da Asi'nin dedesinin gibi vs.vs. Daha bunlar az az baktığım ilk bölümün edindirdiği tıpatıplıklar. Bu kadar tıpatıp olacak idiyse bizim elimizde zaten bir orijinali vardı bu konuların yani özgünü ne diye onu yaktık da onun küllerinden Kül ve Ateş'i ateşledik. Yaman çelişki. Gözden daha ilk bölümlerde bile kaçamayacak üstelik de baştan sona izlenmemiş olmasına rağmen ilk bölümde bile kaçamayacak kadar belirgin, iri, koyu, semiz çelişkiler. Tüm bunları anlattım. asiesintilerde. Nasıl mı?
    Buyrun;
    (Bu kısım buradaki, Kül ve Ateş, yoksa Asi'nin küllerinden .......yazım.)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili yuliaa hos geldin aramiza.
    Seni burada görmek ne güzel.

    Ben henüz Kül ve Ates´e bakamadim. Sadece ön tanitimini birkac gez görebildim. Konuyu bilmiyordum ama müzigini sevdim.
    Insanin icini ciz ettiren melodiler.
    Acemidemircinin anlatimina göre demekki bu dizidede bize aci hikayeler, hayatlar anlatilacalacak. Ama bu hikaye bu kadar Asinin ve Demirin hikayesine benziyorsa aceba bakmaya degermi ? Elbette emek verilmis, vakit harcanmis, güzel oyuncular yer almis. Ben özellikle Basak Köklükaya´nin o masum bakislarini ve birazda o bakislarindaki hüzünü severim. Belkide ayni baslayan hikaye bizi sasirtip farkli bir sekilde akacak. Görecegiz.
    Hoscakalin
    Eif

    YanıtlaSil

Yorum yapmak için gmail adresi gereklidir...
Yorumlar, blog yöneticisi tarafından denetlendikten sonra, uygun bulunması halinde yayınlanacaktır...
İyi paylaşımlar...

İletişim: usayken@gmail.com