27 Ekim 2009 Salı

Keyfin, mis gibi kokan buharlaşmışı: Çay

Bir kahvehanenin içeriyi buharıyla nemlendiren, camları buğulandıran, kokusu ile çay ocağında olduğunuzu hemen anlatan çaylarının yapıldığı koca çay ocaklarında, bir kır kahvesinin kareli örtülerle kaplı masalarına getirtilen içi birazdan içimizi ısıtacak kömür ateşinde ısınan semaverinde, bir ağırlamanın gereği olarak sunulan bazen yanına limon dilimi de eklenen beyaz porselen çay fincanlarında ya da ve ille de ince belli cam bardaklar içinde tavşan kanı rengiyle üşüdüğümüzde, yemek üstüne, laflarken, zihni açmak için gibi çeşitli gerekçelerle, günde kim bilir kaç kez içtiğimiz içecektir çaylar, suyun dışında.

Sabah kalkar kalmaz yapılan ilk eylem ocağın üzerine çaydanlığı koymaktır. Ya da ısıtıcıya su koyup, sallama çay için su ısıtmaktır.

Çayı, keyif için içecekler mutlaka çayın demlenmesi sırasında saldığı buharı ile her yanı kaplayan o kendine has dayanılmaz kokusunu duymak ister. İster kahvaltı sofrası için olsun ister yemek sonrası keyfi ya da beş çayı olsun mutlaka demleme usulü çay içmek ister çay keyfine düşkün olanlar. Önce çaydanlık su ile doldurulacak, üzerine boş demlik konulacak. Su ısındıktan sonra birinci kalite çayın saklı olduğu, has bir dem için en gerekli çay ögesi olan tozlu kısımhiç ziyan edilmeden paketten demliğe boca edilecek, demleme işlemi yapılacak, demlenmiş çayın üzeri temiz bir havlu ya da bez peçete ile örtülecek. Bu aşamalar bir tören gibi yapılır , içmek kadar çayı hazırlamak da ayrı bir keyiftir.

Bir Doğu Karadeniz gezimiz sırasında, Rize’de çay fabrikasını ziyaret ederken sarışın, yeşil gözlü, altın küpeli tipik bir Karadeniz hanımı olan ziraat mühendisinden dinlediğimiz bu demleme yöntemi ile o ana kadar bizim çayı aslında yanlış demlediğimizi de öğrenmiş olmuştuk, usulüyle çay demlemenin yanı sıra.

Çay yapraklarının toplandıktan sonra dönüştüğü kahverengimsi renkleri ile makinelerde işlenme sırasını adım adım yerinde görmüş, nasıl kıyıldıklarını, nasıl ayrıştırıldıklarını ve paketlemeye kadar geçirdiği işlemleri, demlenmemiş çay kokuları arasında dinleyip, tanık olmuştuk.

Birinci sınıf Rize çayı almak için fabrikanın girişinde, satış penceresi sokağa bakan satış bölümünde bizim turun katılımcıları kuyruğa girmişti. Hediye olarak poşetler dolusu çay almıştık.

Sabahları, özellikle de bir hafta sonu sabahı ise ve güneş de içeriye vuruyorsa keyifli bir kahvaltının tam sırasıdır. Önce çay demlemekle başlanır kahvaltı hazırlıklarına. Ev halkının henüz uyanmamış olanları için mutfaktan içerilere sızan çay kokusu müthiş bir teşviktir yataktan kalkmak için. Bu koku renkli, tatlı, tuzlu, börekli, çörekli bir kahvaltı masanın ilk habercisidir.

Hafta sonu kahvaltıları ayrıcalıklıdır. Ayaküstü geçiştirilen cinsten olmaz. Özenlidir. Tüm hafta yapılamayan o doyum olmaz kahvaltı keyfinin olabildiğince tadılabileceği anların günleridir hafta sonuna denk gelen günler.

Yaz mevsiminde domates, salatalık, biber ile daha renklenen ve çeşitlenen kahvaltı sofralarına zeytinler her zaman alabildiğine renk katar. Çizik pembe zeytinler, siyah zeytinler, doğal yöntemlerle yapılmış ve bu yüzden asla simsiyah olmayan içinde kuzguni siyahtan, lacivertten, kahverenginin tonlarına kadar renk barındıran zeytinle, yeşil zeytinin sadesi, içi bademlisi biberlisi baş köşelerde , beyaz porselen tabaklarda yerini alır keyfi çıkarılacak bir kahvaltı sofrasında.

Son zamanlarda zeytinler için özel olarak tasarlanmış uzun cam, seramik ya da porselen zeytin kapları da çok şık durmaktadır masalarda.

Zeytinlerin üzerine zeytinyağı gezdirilir, kekik eklenir hatta kişniş ya da kinzi de denilen bitkinin tohumları ile zeytinlerin üzeri süslenir, tadına tat katılır.

Peynir tabağında ya da bir servis tahtasının üzerinde dilimlenmeyi bekleyen peynirler olmazsa olmazıdır kahvaltıların. Çay ile en iyi giden, damak tadının olabildiğince hissedildiği çayın beraberindekilerdir.

Bir de simitler. Çıtır çıtır, gevrek gevrek ve üzerindeki kızarmış susamlar ile her saatte yenilebilen lezzettedir. Simit, kaşar peynir ve çay, bir çok kişinin ana menüsüd ür öğle yemeklerinde bile.

Yakın bir geçmişte yabancı çaylar ile tanıştık. Eskiden kaçak olarak ülkemize sokulan çaylar vardı ve bunlar hatırlı misafirlere ikram edilirdi. Demi has olurdu, kokusu buram buram. Rengi koyu ve canlıydı.

Sonra başta İngiliz çayı olmak üzere yabancı çayları gerek paketler halinde gerek sallama şeklinde görür olduk . Kimisi bergamut kokuyordu buram buram.

Bu tür kokulu çaylar çıkmadan evvel, Antalya’ya gidenlere bergamut tozu sipariş verirdik. Demlenen çaylarımıza atıp, çay kokusuna burcu burcu bergamut ıtırını da eklemek için. Hazır çayların artık her yerde satılır olmasıyla birlikte bu siparişler de kesildi.

Slovenya’ya giderken, ikram sırasında hostesin içecekleri sıralarken “Çay” demesi karşısında hiç düşünmeden “Çay” demiştim. Zira bizim dilimizden bir sözcüktü. Sonradan öğrendim. Ruslar ve o dili bilenler ya da o kökenden olanlar çaya bizim gibi çay dermiş. Kendi dilimden bir ikram, yabancı bir şirketin uçağında sunulunca çok hoş gelmişti bana.

Çay tarlaları yemyeşildir. Çok boylu olmayan çay bitkisi dalgalı dalgalı, kabarık bir şekilde yeri örter. Toprağı göstermeyecek sıklıktaki yeşil yapraklar buklelenir yamaçlarda.Bu bitkiyle sık sık karşılaşınca hiç sormadan çay olduğunu anlamıştık oralarda.

Çayın tadı başka başka çıkarılır. Şekerli şekersiz ya da kırtlama içilerek. Hiç akıl erdirememişimdir bir şeker parçasının eritilmeden bir bardak çay ile içilebilmesini. Onun da bir inceliği varmış oysa. Meğer kırtlama şekerleri çok sert olurmuş ve özel keskisi ile kesilirmiş. Erzurumlular kırtlama çay içmeye düşkünlükleri ile bilinirler. Ağızlarına aldıkları özel şeker ile çaylarını içmezlerse, çaydan haz almazlar.

Çay bardakları seslidir. Çayı karıştırırken çay kaşıklarının çıkardığı sesler birer mesajdır. Bir balkonun altından geçiyorsanız ve balkondan çay kaşığının o bilindik sesi de geliyorsa, oradan geçtiğiniz saate bağlı olarak kahvaltı, ikindi kahvaltısı, beş çayı ya da misafir ağırlaması sırasında çay içiliyor demektir.

İş yerinde bir arkadaşımızın yanına uğrasak ilk olarak çay içip içmeyeceğimizi sorar. Ya da koridorda karşılaşsak çaya beklediğimizi bildirir, çaya davet ederiz onu.Bir arkadaşımızı davet ederken “Gel de bir çayımı iç” deriz.

Çay bazen yardımcıdır. Çocuklar ya da yaşlılar bisküvi ya da peksimetlerini çaya sokarak yumuşatır ve onları ezerek çiğnemeye mecali olmayan dişlerine de böylece zahmet vermez.
Taksi duraklarının kulübelerinde, bakkalların bir köşesinde,bir inşaatın işçilerinin karton kutudan masa ile yaptıkları muvakkat mutfaklarının baş köşesinde ille de bir çaydanlık durur. Çay, kültürümüzün bir parçasıdır.

Bazen çaydanlıkların rengi de önem taşır. Mavi çaydanlık gözdedir. Filmler için güzel bir nesnedir. Mavi çaydanlıklar için şarkı bile yapılmıştır.

Sobalı evlerin sobalarının üstünün vazgeçilmezidir çaydanlıklar. Kışın her saat sobanın üzerinde durarak sıcak su kaynağı olurlar, eve üşüyerek girenler için tez elden çay içmelerini kolaylaştırırlar. Sobaların üzerinde duran çaydanlıkların kaynamaları sırasında çıkarttıkları cızırtı da bilenler için hoş bir müziktir, içindeki çay kadar sıcak bir şarkıdır. Bir kış şarkısı.
Çok bilindik bir fıkra vardır. Bir sabah iş yerine genel müdür gelmemiş kimse fark etmemiş. Genel müdür yardımcıları gelmeyince de kimse oralı olmamış. Müdürlerin gelmediğini fark etmemişler bile. Çaycı da gelmemişmiş meğerse. İşte o zaman herkes hep birlikte çaycının gelmediğini fark edip çaycıyı aramaya koyulmuş.

Çayın keyfi ile keyiflenmek ve sohbetler açmak ne keyiftir ne keyif. Kahvaltı sofrasında da olsa, dost masasında ya da iş yoğunluğu arasında çay keyfi bizdendir. Sıcak ve uyandırıcı kokusuyla bir buharın burnunuza kadar gelmesi, keyfin yakınlarda olduğunun habercisidir.
ACEMIDEMIRCI

2 yorum:

  1. Asemidemircim cayin ne oldukunu o kadar guzel anlatmisanki cay sevmeyende sevdi,bende bergomut,limon cayi cok seviyoram,hale simitler,vallah canim sizde olan simitden cekdi,oyle bir keyfli kahvvalti duzenlemek kecdi konlumden yarincun,sabahi guzel cay demlemekle baslamali,sana tesekkurler boyle yazilarincin,.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Yulia,
    Şimdi buralarda, özellikle varyete yapılan,gençlerin arkadaş grupları ile buluştuğu, orta yaşlıların alışveriş ya da gezinti için çıktıkları caddelerde, mesela bizim buradaki çok hareketli bir o kadarda bereketli Bahçelievler, 7.Cadde'de simitçi dükkanları açıldı. Bir bardak çay, yanında çıtır simit ya da isteğe bağlı olarak poğaça, açma, ıspanaklı, peynirli, patatesli, zeytinli börekler, çörekler veiliyor. Hatta üçgen peynirler de veriliyor, karper peynirler.
    Umarım, asiesintiler bireyleri olarak birgün buralarda, hep birlikte, çaylarımızı yudumlar, caddenin hareketliliğini izlerken afiyetle susamlı, kızarmış, mis gibi kokan gevrek simitlerimizi de sohbetimiz eşliğinde, buluşmuş olmanın keyfiyle hep birlikte yeriz.
    Çok sevgileirmle.
    ACEMIDEMIRCI

    YanıtlaSil

Yorum yapmak için gmail adresi gereklidir...
Yorumlar, blog yöneticisi tarafından denetlendikten sonra, uygun bulunması halinde yayınlanacaktır...
İyi paylaşımlar...

İletişim: usayken@gmail.com